Günümüz dünyasında birçok insan, hayatın zorluklarıyla başa çıkmakta zorlanırken bazen kendi sorumluluklarından kaçış yolları arayabiliyor. Klinik psikolog ve uzmanlar, bu durumu ‘kendinden kaçış’ olarak tanımlıyor. Peki, sorumluluktan kaçış gerçekte ne anlama geliyor? Hangi duygular ve düşünceler bu durumu tetikliyor?
Kendinden kaçış, bireylerin duygusal veya zihinsel olarak kendilerini rahatsız eden durumlardan uzaklaşma çabasıdır. Bu durum, genellikle kişinin kendine dönük şefkat göstermemesiyle ilişkilidir. Kötü hissettiği anlarda, yaşadığı sorunlar karşısında öz yeterliliğini sorgulayan birey, bu sıkıntılardan kurtulmak için çeşitli davranışsal ya da düşünsel savunma mekanizmalarına başvurabilir. Klinik psikolog Dr. Ayşegül Yılmaz’a göre, bu tür bir kaçışın altında genellikle derin bir kaygı veya korku yatmaktadır. İş hayatında, aile ilişkilerinde veya kişisel gelişim alanında sorumluluk almak istemeyen bireyler, kendilerini çeşitli yollarla oyalama yoluna gidebilir. Bu, sosyal medya bağımlılığı, aşırı alışveriş yapma ya da uyuşturucu kullanımı gibi riskli davranış şekilleriyle kendini gösterebilir.
Dr. Yılmaz, sorumluluktan kaçan bireylerin sıklıkla şu belirtilerle karşılaşabileceğini söylüyor: “İlk olarak, gerçekleştirilmesi gereken görevleri erteleme davranışı göze çarpar. Bunun yanı sıra, kendine koyduğu hedefleri bir türlü hayata geçirememe durumu da belirgin bir göstergedir. Kaçış yolları arayanlar, genellikle başkalarını suçlama eğilimindedir. Bunun yanı sıra, kaygı ve gerginlik duyguları sıkça yaşanabilir. Birey, zihninde sürekli olarak mükemmel olmadığını düşüncelerini besleyerek kendini daha kötü hissetmesine neden olabilir.” Bütün bu belirtiler, sorumluluktan kaçmanın sadece psikolojik olarak değil, aynı zamanda sosyal ilişkilerde de olumsuz etkilere yol açabileceğini gösteriyor.
Peki, bu durumdan kurtulmanın yolları nelerdir? Klinik psikologlar, bireylerin kendilerine karşı daha anlayışlı olmalarını teşvik ediyorlar. Bunun yanı sıra, duygusal farkındalığı artırmak, sorunları doğrudan yüzleşmeyi ve gerektiğinde profesyonel destek almayı öneriyorlar. Yaşanabilecek kayıplar, hayal kırıklıkları ya da zorluklar karşısında kendinize olan şefkati arttırmak, bu süreçte ilk adım olabilir. İnsanlar, kendilerini kabul etmeyi ve hatalı olmanın da bir parçası olduğunu öğrenmeyi unutmamalıdır. Bu sayede, kişisel gelişim ve öz yeterlilik de artmış olacaktır.
Özellikle son yıllarda iş yerinde sağlıklı bir iş-yaşam dengesinin birkaç kez vurgulanmasıyla birlikte, bireylerin sorumluluklarını kabul ederek daha mutlu bir yaşam sürmeleri mümkün hale geliyor. Sürdürülebilir ilişkiler inşa etmek, yalnızca bireyin sorumlu olmasıyla değil, aynı zamanda duygusal zekasını artırmasıyla da mümkündür. Bireyler, yaşanılan olaylara karşı nasıl tepki vereceklerini, hissettikleri duyguları nasıl yönetmeleri gerektiğini bilmelidirler. Tüm bu süreç, kendinden kaçış yerine, aktif bir yaşam tercih eden ve sorumluluklarını bilerek alabilen bireyler oluşturmaktadır.
Sonuç olarak, kendinden kaçma davranışları, bireylerin sağlıklı bir yaşam sürmelerinin önünde engel teşkil edebilir. Sorumluluktan kaçmak, yalnızca bireyin ruh sağlığını değil, sosyal ve iş hayatındaki ilişkilerini de olumsuz yönde etkileyebilir. Kendini tanımak, duygusal zeka geliştirmek ve gerektiğinde profesyonel destek almak, bu durumu aşmanın anahtarlarıdır. Belirtilen yöntemlerle, bireyler hızla sorumluluklarını üstlenebilir ve hayatın tadını çıkarmaya daha hazırlıklı hale gelebilirler.